Ölü

Gönderen Samet Yangın On 13:31 0 yorum
Kokuyordu. Daha önce buna benzerlerini görmüştü, hepsi hareket ediyordu. Hatta hiçbirine bu kadar yaklaşamamıştı. Oysa bu sadece yatıyordu. Kokuyordu.

Ölümle tanışıyordu...

Gölge zannetmişti onu. Yaklaştığında aslında onlardan birisi olduğunu gördü. Sessizce uzaklaştı. Arkasına dönüp baktığında hiç hareket etmediğini gördü. Merakı yine durdurmuştu onu. Geri döndü. İzlemeye koyuldu. Ne kadar zaman izledi bilinmez, hiç hareket etmediğini gördü. Yaklaşmaya koyuldu. Birkaç adımda bir duraksıyor, hareket edip etmediğine bakıyordu. Daha önce hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Kokunun karşısında öğürmeden edemedi! Bu da onun için bir ilkti.

İzlemeye devam etti. Hiç hareket etmiyordu.

Yansıma

Gönderen Samet Yangın On 17:22 0 yorum
Kovaladığı gölgelerdi. Büyük Yeşil, Büyük Su, Sarı Yuvarlak, Beyaz Yuvarlak, Diğerleri...

Gölgesi de sadece silüetiydi, benzeri değil. Bilmiyordu "ormanda tek başınalığın" ne demek olduğunu. Kavramsallık onun için uzaktı. Sadece istekleri vardı. Arayışları. Kavramlar yoktu, katıksız duyguları ve hisleri vardı. Bunun onu ne kadar yorduğunu düşünmek gerçekten zor.

Ağaçların arasında yolunu bulmak, nereye gideceğini bilmek, orada ne yapacağını planmak gayet zorken bir de ormanın gizledikleriyle başa çıkmak ayrı bir çaba gerektiriyor.O bunların hepsini kolaylıkla hallediyordu.
Merakı onun yegane itici gücüydü.

Yorgun düştüğünde, öyle hissetmesinin sebebini merak ediyordu. Hep arayış içinde olmasının meşguliyetiyle başbaşaydı. Bir de gölgesi vardı.

Kimi zaman bir ağaç kütüğüne çöküp hava kararıncaya kadar gölgesiyle oynardı. Ellerini kaldırdı, başın sallardı, ayaklarını oynatırdı. Günümüzden bir benzeri onu bu halde görse dans ediyor zannedebilirdi.O ise sadece hareket ediyordu. Oynuyordu. Mutluydu.

Bu bana, onun kendisiyle ilk karşılaştığı anı hatırlattı. Büyük Su'yun yanındaydı, suda yaşayan Diğerleri'ni keşfetmişti. Onları görmek için öylece beklediği bir zaman neden sonra önüne eğildi ve yansımasını gördü.Ondaki şaşkınlığı, korkuyu anlatmak mümkün değil. Görüntünün kendi görüntüsü olduğunu anlaması biraz zamanını almıştı. Suya ne taşlar ne sopalar attı. Görüntü hala oradaydı! Sonunda farketmişti o görüntünün kendi görüntüsü olduğunu. Sonraki bir kaç gün ekseriyetle inceledi kendini. Yüzünü. Diğerlerine benzemiyordu!

Gölgesi, yansımasından daha canlı görünüyordu!

Yaprak

Gönderen Samet Yangın On 16:22 0 yorum
Sallanan sandalyemde oturuyorum. Ağaçlar üşümüyor demek. Tanıyorlar onlar da birbirlerini, benzerlerini Hangi yaprağın kimden düştüğünü, hangisinin ne zaman düştüğünü. Tanıyorlar yapraklarını. Düşüşünü izliyorlar. Sonra toprakta kayboluşu...

Üzülmüyorlar. O yapraklar onlara tekrar dönüyor. Yaprak kendi ağacını tanıyor.







Rüya

Gönderen Samet Yangın On 10:05 0 yorum
Aynı anda iki yerde olabilir miydi? Aynı anda hem yaşayıp hem de uzaktan izleyebilir miydi? Nefes nefeseydi. Gözlerini araladı. Aynı anda "üç" yerde olabilir miydi?!

Rüya ile tanışması böyle oldu. N'olduğunu kavrayamamıştı? Az önce gördükleri olmamış mıydı? Hem koşmuş aynı anda hem de izlememiş miydi? Görüyordu da. Demek ki gözleri de açıktı. Ama açık gözünü tekrar açamazdı. Tecrübeleriyle, bu yeni durum çelişiyordu.Üzerindeki "korku"yu atmaya başladıkça nerede olduğunu, neden orada olduğunu hatırlamaya başladı.

Yabancılaşmıştı. Yabancılaşmak!Hem oradaydı, hem değildi, hem tanıyordu, hem tanımıyordu.Bu gördüklerinden sonra gözlerini tekrar açacak mıydı? Değişiyordu, değiştiğini hissediyordu.

Benzerlerini bulmalıydı. Var mıydı?


Cesaret

Gönderen Samet Yangın On 00:29 0 yorum
Gözlerindeki parıltı cesarettendi. Gözlerindeki nem kurumuştu. Kaşları çatılmıştı. Zihni dingindi.

İçindeki Korku'yu hala hissediyordu. Ondan kaçmıyordu. Korkusuyla idi.

Arkadaşının sıcaklığıyla ısınmıştı. Büyük Yeşil'in ağzına dönerken gözlerinin ağırlaştığını hissediyordu.

Bilmiyordu içindeki asıl sıcaklığın,asıl dinginliğin nereden geldiğini...

Yaşadığı yeri tanıyordu. Karnını zaten doyurabilirdi. Benzerleri... Kafasını kurcalıyordu fakat muğlaktı. Düşünceleri kenara bırakmayı öğreniyordu.

Damarlarında kanın akışını hissediyordu. Dudakları durgundu. Kendini geceye bırakmaya hazırdı. Uykuya sarıldı.

Güvenmişti. Güvendi içindeki asıl sıcaklık. Ama daha bunu kavrayamadan uyumuştu.

Korku

Gönderen Samet Yangın On 13:46 0 yorum
Korku'yu öğrenmişti; sadece adı Korku değildi.Diğerlerinden korkmuştu. Çünkü onlar parçalıyordu. Büyük Su'dan korkmuştu, çünkü altında nefes alamadı. Kızıl Işık'tan korkmuştu, çünkü canı yanmıştı.

Korku'dan korktu...

İrileşen gözbebekleri, boşluğa bakıyordu. Gördüğü görüntüler karşısında değil, tam içindeydi. İmgeler, kelimeler... Hepsi korkunun içinde eriyip gidiyordu. Sığınacak yeri yoktu.

Zihninden kaçamıyordu. Geçen zamanda kalbinin hızlanması, zihninin onu parçalaması, zihninin onu boğması, zihninin canını yakması!

Ondan kaçamamayı tanımlayamazdı o anında.

Benzerlerini bulamamıştı.
Titriyordu.
Açtı.
Terliyordu.
Toktu.
Üşüyordu.

Gözleri nemlenmişti.

Arkadaşı yüzünü yaladı. Islak burnuyla yüzüne dokunuyordu.

Korku'dan sıyrıldıkça zihni yavaşlıyordu. Arkadaşının sıcaklığı...

Neden sonra Büyük Yeşilin Ağzından dışarı çıktı. Portakal Ağacının eskiden bulunduğu yere doğru baktı.

Sallanan Sandelye - 2

Gönderen Samet Yangın On 11:24 0 yorum
Hiçbir şeyi bilmiyordu. Tabula rasayı gözlerimle görmek şaşırtmıştı beni.

Etrafında Benzerleri namına kimse yoktu. Benzerlerinin ürettiği bilgiler de yoktu. Katıksız kendisi vardı. Diğerlerinden öğrendikleri... Kendini tanımıyordu bile. O da Diğerlerindendi onca... Ama benzemiyordu onlara.

İlk gördüğü ikilem bu olsa gerek. Kendisinin ne olduğunu seçmek! Bununla beraber seçmeyi öğrenmeye başlamış olsa gerek.

Başıboş, ama tam anlamıyla başıboştu. Bilmeden yaşamak!

Ölmemeyi başarmak!